22 Mayıs 2011 Pazar
Biz çoktan kazandık...
Aylardır tek kelime yazmıyorum blog'a.Sadece amatör yazarlık konusunda değil, hiçbir konuda istikrarlı bir adam olmamışımdır zaten.Fakat bugün böylesine büyük bir önem taşıyorken ve aklımdan sarı lacivert milyonlarca düşünce geçerken, eski dostumu bir ziyaret etmek gerektiğine kanaat getirdim.Tabi benim bu düşüncemde bu sabah okuduğum bir yazının verdiği ara gazı da var, hakkını yememek gerek Bülent Timurlenk'in...http://acetobalsamico.blogspot.com/2011/05/perde-inerken.html
Ben son 5 yılda sadece 1 kez şampiyonluk görmüş, 2 kez şampiyonluğun direğinden dönmüş bir takımın taraftarıyım.Bugün Fenerbahçe'm bir kez daha şampiyonluğun direğinde ve bu yazı tamamlandıktan yaklaşık 9 saat sonra falan ya yine direkte patlayacak ya da bütün memlekete kendini ayakta alkışlatacak.
Önemi yok...
Çok ateşli bir taraftar olduğumu söylersem çarpılırım, fakat 5-6 yıldır fırsatım oldukça ve/veya denk geldikçe Fenerbahçe maçlarını izliyorum.Bu sezonun başından beri ise mümkün mertebe Fenerbahçe maçlarını izleyebilmek için fırsat yaratıyorum kendime.Son 6 ayda Fenerbahçe'den ve futboldan aldığım keyfi en son yine Fenerbahçe'nin Şampiyonlar Ligi maçlarında performansının tavan yaptığı günlerde almıştım.Drogba'nın kendini yalandan yerlere attığı, Uğur Boral'ın Dani Alves'i arka arkaya düğümleyip durduğu, Edu'nun inatla yanlış kaleyi nişanladığı o güzel günlerden beri Fenerbahçe'den ve futboldan bu kadar zevk almıyorum.
Durum böyle olunca, varsın Fenerbahçe bana yaşattığı şu güzel günleri kupayla süsleyemesin kalbimde şampiyonluğu çoktan kazandı.Materyalizmin lüzumu yok!
Sahada oynanan futbolun, sahadaki sarı lacivert formayı giyenlerin, kulübede sarı lacivert formayı giyenlerin, Aykut Hoca'nın ve ona yardım eden herkesin ve tribünlerin dışında en çok ne gururlandırıyor beni biliyor musunuz?
Fenerbahçe'nin rakiplerini nasıl küçülttüğünü izlemeyi seviyorum en çok.Drogba bir oraya bir buraya yuvarlanırken yaşadığım gurur var ya hani, bugün o duygu var içimde yine.Gönül verdiklerini iddia ettikleri renkler ne olursa olsun Fenerbahçe'nin rakibini tutan insanlarla dolu sokaklar bugün.Gazeteler, televizyonlar "Trabzon şampiyon olsun istiyorum." demeçleri veren başkanımsılarla, teknik adamımsılarla, futbolcumsularla ve top toplayıcılarla dolu.Dün Galatasaray'lı olanlar bugün Trabzon'lu, dün Beşiktaş'lı olanlar bugün Trabzon'lu, dün xSpor'lu olanlar bugün Trabzon'lu.Tıpkı bundan net 1 yıl önce bütün bu saydığım adamların Bursa'lı oldukları gibi...
Fenerbahçe'nin karşısındaki takımı desteklemek farklı bir şey.Ben Galatasaray'lı olsam, ben de istemem Fenerbahçe'nin galip gelmesini.Mağlubiyetleri sevindirir beni yalan söylemenin de lüzumu yok.Fakat başkalarının zaferlerini sahiplenmek, onlarla gururlanmak benim yapacağım iş değil.Fenerbahçe'nin ve Fenerbahçe'linin yapacağı iş değil.Bursaspor şampiyon olduğunda sırf rakiplerimiz olamadı diye sevinç çığlıkları atmayız biz.Rakibimiz bir takıma puan verdiğinde, sanki o puanı biz çalmışız gibi konuşmayız biz.Fenerbahçe'nin ve Fenerbahçe'li olmanın en büyük farkı burada zaten.Kendimize yediremeyiz bu denli küçük düşmeyi...
Fakat bu yazının konusu bu tatsız meseleler değil, yani en azından yazıya başlarken değildi.Uzatıp canımızı sıkmayalım ve esas konuya dönelim.Bir başka gün bugün...
Bugünün evveliyatında yaşadığım 2 tatsız olay var ve ne kadar can yaktıklarını yaşamadan anlamanız mümkün değil, anlatmaya çabalamayacağım bile.Bugün belki üçüncü kez tadacağım aynı acıyı fakat hiç koymayacak bana.Bir süredir hayatımda gördüğüm en güzel Fenerbahçe'yi izliyorum ben.Sahada attıkları her adımda, birbirlerine verdikleri her pasta, kaleye vurdukları her şutta bambaşka bir zevk veriyor Fenerbahçe bana.Bu başarının kalıcı olacağını hissettiriyor ve tekrar tekrar gururlandırıyor beni bu takım.Bir taraftar olarak başka ne isterim ki gönül verdiğim renklerden.Bir kez daha üzsünler beni gerçekten önemi yok.
Çünkü biz çoktan kazandık...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder