Bu başlığı atıp altına Örümcek Adam'ı yerleştirince bu yazıyı okuma ihtimali olan insanların yarısını kaybettim ama olsun.Örümcek Adam muazzam bir metafordur benim için.Sorsanız anlatamam neden diye, ama öyle...
Soruyu size yöneltmiş olsam da bu yazının devamı tahmin edebileceğiniz üzere benim cevabımı içeriyor, ya da enazından içermeye çalışıyor.
Ben aşık oldum bir kez.Rüyalarımda bile göremeyeceğim bir kız yarattım kafamın içinde.Kısa bir süre sonra o kızı aldım gerçekten çok güzel bulduğum bir bedenin içine hapsettim.Sonra oldukça uzun bir zamanı aşık olduğum kızı o bedende arayarak geçirdim.Sonuç hüsran tabi ki.Fakat alışıldık bir hüsran değil bu.Onun için seçtiğim bedenin içinde başka bir kız vardı.Benim rüyamdan izler taşıyan bir kız ama benim rüyamdaki kız değil.
Bu yazı o kızla ilgili değil....yani çoğunlukla.
Ben bir kez aşık oldum.Kendi hayal dünyamda bir kadın yarattım, gittim ona aşık oldum.İlkokulda falandım.Yaşıtlarıma nazaran(ya da en azından tanıdığım yaşıtlarıma nazaran) çok daha fazla film izliyor, nispeten birazcık daha fazla kitap okuyordum.Filmler, kitaplar aşk hikayeleriyle doluydu ve her ilkokul çocuğu gibi izlediğim her filmin başrolünde ben oynuyordum.Esas oğlanın da bir aşkı olacaktı elbet.O zamanlar kolaydı ilişkimiz, fazla karmaşa yoktu.Tanıştığımızda, karşılaştığımızda maksimum dünyayı kurtarıyorduk.
Orta okul sıralarında devam etti aşkımız, en azından benim ona olan aşkım devam etti.Ergenliğin başlamasıyla beraber bana "Günaydın" deme gafletinde bulunan her kızın içine en az bir tur yerleştirdim onu.Tamam, her kızın değil.Şişman ve/veya çirkin olanlar vardı tabi ki, onların içine yerleştirmedim.Kısa bir süre öncesine kadar Gwyneth Paltrow'la, Rachel Weisz'le ve Bond kızlarıyla aşk yaşayan çocuk, tabi ki şişman ve çirkin kızlara aşık olamazdı.Şişmanlar dünyayı kurtaramayacak kadar hantal, çirkinler ise dünyayı kurtarmaya değecek kadar güzel değillerdi ne de olsa.
Detaya takılmayalım.Orta okul sıralarında "o" olmayı hak etme ihtimali olan bütün kızlar, gidip başkaları için "o" olmaya karar verdiler.Yakışıklı değildim, spor konusunda çok başarılı değildim(dürüst olmak lazım hiç değildim.),biraz içine kapanık bir çocuktum ve diğer çocuklardan daha çok sinemaya gidiyor olmak henüz 3-4 yıl sonra olacağı kadar "cool" bir aktivite değildi.Ben de onların yerinde olsam gidip başkalarına "o" olurdum.Tabi bu durum benim o kıza olan aşkımı, inancımı bitirdi mi? Tabi ki bitirmedi...
Lise yıllarında ilişkimiz oldukça karmaşıklaştı.Benimle beraber dünyayı kurtarmasının yanı sıra, öpüşme sahnelerini uzatmak gibi görevleri vardı onun artık.Hatta zaman zaman dünyayı kurtarmasa da olurdu, daha önemli işlerimiz vardı.Büyüyordum yavaş yavaş, ve onun bedeni olmayı hak edecek kızların da daha büyük çaba sarf etmeleri gerekiyordu.Günaydın kelimesinin yanına ismimi eklemek zorundaydılar artık.Çıta çok mu düşük oldu?
Tam olarak böyle olmadı, onu hak edecek kız çok erken çıktı karşıma.Sınıfın geri kalan kızlarından çok daha güzeldi(görecelidir...), sınıfın "cool" çocuklarını çoktan reddetmişti, ve anlamsız bir şekilde benimle kimseyle geçirmediği kadar çok zaman geçiriyordu.Teneffüsleri beraber geçiriyor, kantine beraber gidiyor, eve beraber yürüyorduk.Öğle teneffüslerini de beraber geçirebilirdik ama internet cafe daha çekiciydi o zaman.Konuştuğumuz her konuda hararetli tartışmalara giriyor, saçma sapan tümcelere gülümsüyorduk.Ve en önemlisi okulun futbol takımında olmak, Fight Club'ı izlemiş ve algılamaya çalışmış olmak kadar önemli değildi onun için.Tam filmlere layık bir kızdı yani.Sonunda rüyalarımın kızını içine tıkıştırabileceğim birini bulmuştum...
Devamını yarına saklayacağım sanırım bu yazının.Gözlerim yanıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder