27 Temmuz 2012 Cuma

The Dark Knight Rises


Filme geçmeden önce, CineMaximum ahalisine bu yaz için çok teşekkür ediyorum Amazing Spider-Man ve The Dark Knight Rises'a ön gösterim yaptıkları için.Birer organizasyon değillerdi belki, bir gün evvele alınmış bir sinema matinesinden ibaretlerdi ancak... Memleketimde sinema sektörünün durumu düşünülürse çok önemli adımlar bunlar.Tekrar tekrar teşekkür ediyorum size.

CineMaximum ahalisine ne kadar minnetarsam, seyirciye de bir o kadar sitemkarım.Bir filmi ön gösteriminde izleyecek kadar şiddetle bekleyen bir insan, ya söz konusu filmi izlemeden bir dakika daha duramayacak kadar uzun süre beklemiştir ya da  azılı bir sinemaseverdir diye düşünüyorum.Haliyle insanların izledikleri filme saygısı olması gerektiğine de inanıyorum.Bu geceki güruh malesef bu konuda sınıfta kaldı.Bruce Wayne'e Polat Alemdar muamelesi yapan gençler yeri geldi ıslık çaldı, yeri geldi alkışladı, yeri geldi yuhaladı film boyunca.İnsanlar o salona eğlenmeye geliyor, nasıl eğlenecekleri onlara kalmış tabi ki...benimkini katletmedikleri sürece.


İşin daha da vahim tarafı sınıfta kalan tek şey seyirci değildi bu gece...

Filmin Türkçe çevirisini yapan arkadaşa buradan çok selam söylemek istiyorum.Sinemaya gidebilir yaşa geldiğim günden beri izlediğim en berbat altyazılarla geldi TDKR.Filmin 15. dakikasında ümidimi kestim çeviriden ve altyazılar yokmuş gibi davranmaya başladım.Dublajlı izleyecek arkadaşların Tanrı yardımcısı olsun.Hepimiz insanız, hata yapacağız tabi ki.Ancak bu kadar üzerine titrenen bir film için daha titiz çalışacağınızı ümit etmiştim.Divxplanet ve benzeri siteler evlerinde oturdukları sandalyaden sırf hobi olsun diye film çevirisi, altyazısı hazırlayan adamlarla dolu.Bu filmi onlardan birine verseydiniz, şu an çalıştığınız insanlardan çok daha makul fiyata ve çok daha başarılı çeviriler hazırlayabilirlerdi sizin için.


Süper kahraman filmleri tahmin edilebilir filmlerdir.Hepsinin sabit bir döngüsü var.Kötü adam kahramanı yener, kahraman bir yolunu bulur elini güçlenidirir ve kötü adamı kötekler.Standart tatava budur.Süper kahraman filminizi Chris Nolan yönetiyorsa bu süreç 2-3 kez falan tekrar eder ama en nihayetinde kahraman zafere ulaşır.The Dark Knight'ı tarihin en iyi süper kahraman filmi yapan şey Heath Ledger'ın Joker'i vasıtasıyla filmin "dönüş" noktalarının müthiş gizlenmiş olmasıydı.The Dark Knight Rises bu havadan malesef çok uzakta.Film boyunca yaşanacak herşeyi önceden kestirmek son derece mümkün ve bu durum seyir zevkini malesef yerle bir ediyor.Ayrıca buradan medyaya da çok teşekkür etmek istiyorum.Filmin bitirici vuruşunu yapması gereken sahneyi, daha film çekilmeye başlamadan katlettikleri için.Ben ki filmle ilgili her türlü materyalden, film öncesinde uzak durmaya çalışmış bir adam olarak Cotillard'ın oynayacağı rolü daha Inception yayınlandığı gün öğrenmiştim....filmi izler izlemez ne demek istediğimi anlayacaksınız zaten.


The Dark Knight Rises, Sam Raimi'nin Spider-Man 3'te yaşadığı dertten muzdarip.Batman ve Bane'den kalan sahneleri paylaşması gereken çok fazla karakter var ve başarılı oyunculuklara rağmen havada kalıyorlar.Bir de üstüne işin içine John Blake'in hikayesini zorla yedirmeye çalışınca geri kalan karakterlerin ekran süreleri 3 ila 5 dakika arasına sıkışıyor ve cidden anlamsızlaşıyorlar.Oyunculujklar konusunda en büyük övgüyü Anne Hathaway almalı.Sesiyle, mimikleriyle, vücut diliyle öyle güzel taşıyor ki Selina Kayle'ı keşke daha Begins'ten ortaya çıkmış olsaymış dedirtiyor, belki o zaman öpüşmelerinin bir anlamı olurdu.Yine de rolü kaptığını duyduğum an beri kendisi hakkında yaptığım tüm kötü yorumları geri alıyorum.Hathaway iyi ama bir Emma Stone değil tabi.

Filmin bir diğer eksi puanı, bana katılır mısınız bilmem ama John Blake.Daha ekrana girdiği an rolünün nereye gideceğini avaz avaz bağıran bu arkadaş, filmin finalini daha açılış sahnesinden katlettiği yetmezmiş gibi bir de utanmadan Batman ve Bane'den de fazla ekran süresi alarak bir yerden sonra "olm bak git" herşeye burnunu sokma dedirtiyor.Seni seviyorum Joseph-Gordon Lewitt, ama filmin en zorlama noktası sensin ve bunu kabul etmelisin.

Filmin kötü adamı Bane ve Tom Hardy'nin de hakkını yememekte fayda var.Maskesi sebebiyle mimiklerinden yoksun kalan Hardy'nin , Hans Zimmer'ın da arka plandan kendisine verdiği müthiş destek ile harika bir iş çıkardığını söyleyebilirim.Ledger ve Joker'i gibi filmi sırtlayamıyor olsa da müdahil olduğu her sahneye renk katıyor.Bane'in daha film çıkmadan herkes tarafından tartışılan sesi için çok korkmanıza gerek yok.Nolan'ın planlarındaki ilk seslendirme üzerinde bayağı bir oynamışlar ve genel olarak net bir şekilde duyuluyor Bane'in tümceleri.


Yukarıda yazdıklarımı görmezden gelebilirseniz eğer TDKR gayet başarılı bir süper kahraman filmi.Begins'in, TDK'nın ya da Nolan'ın külliyatındaki diğer filmlerin derinliğinden uzak olsa da seyirciyi yakalayan keyifli bir seyirlik ve Batman efsanesinin şanına yakışır bir kapanış yapıyor.


3 büyükler bu yaz beyaz perdede boy gösterdiğine göre, artık The Avengers'ı 2012 yazının en büyük filmi ilan edebiliriz resmi olarak.

21 Temmuz 2012 Cumartesi

Süper Güç Kazanma Yöntemleri -2-

İnançlı Olun!

Süper güçlerinizi kazanmak için mutlak suretle bilim adamlarının yakın mesafesinde veya alengirli mekanlarda bulunmanız mecburiyet değil.Cuma günleri camiye, Pazar günleri ise kiliseye giderek başarıya ulaşmanız da mümkün.Tanrı'ya, meleklerine, şeytanlarına yeterince inanırsanız ve az önce bahsi geçen kutsal mekanlarda ve muadillerinde yeterince zaman harcarsanız yukarıdan birilerinin dikkatini mutlaka çekeceksinizdir.Sizi inancın ve direncin yolundan saptırmaya çalışan bir iblis, cehennemle sürdürdükleri yorucu savaşta mücahitlere ihtiyacı olan bir melek veya sırf eğlence olsun diye bizzat Tanrı'nın kendisi size süper güçlerinizi vaat edebilir.

İtiraf etmeliyim ki, bu metodla da süper güçlerinizi kazanma ihtimaliniz pek yüksek değil.Ancak bardağa dolu tarafından bakmanız halinde en kötü senaryoda bile kazanan tarafta olduğunuzu göreceksiniz.Tanrı'ya, iyiliğe, yüceliğe inanarak geçirdiğiniz uzun yılların ardından ilahi ve/veya lanetli süper güçlerinize kavuşamamış olsanız bile hayatınızı kaybettiğinizde cennetin kapılarının size aralanacağını garantilemiş olacaksınız.Fena değil, değil mi?Bu metodun bir diğer artı puanı da başarıya ulaşmanız halinde size bahşedilecek güçlerin, diğer süperleri kıskançlıktan çatlatacak kadar muhteşem özellikler olma potansiyellerinin çok yüksek olması.Tanrı'nın bir parçası olacaksınız en nihayetinde!

Tanrı'nın bir parçası olmak sandığınız kadar eğlenceli olmayabilir, iblislerin tarafını seçmediyseniz tabi ki.Süper kahramanlık kariyerinizi Tanrı'nın ve meleklerin yeryüzündeki reklam panosu olmanız sebebiyle davranışlarınıza dikkat ederek geçirmek zorunda kalabilirsiniz.Güzel kadınlarla yatmak, çılgınlar gibi alkol tüketmek gibi eğlenceli aktiviteler sizin hayatınızın bir parçası olamayabilirler.Bu metodu seçeerken ne dilediğinize dikkat etmenizi tavsiye ediyorum, şiddetle.

İnzivaya Çekilmek

Süper güçleriniz dış kaynaklar tarafından altın tepside sunulacak diye bir kaide yok.Bazılarınız için muhtaç olduğunuz büyük kuvvet gerçekten de damarlarınızdaki kanda saklıdır.Tek yapmanız gereken içinizde uyumakta olan canavarı uyandırmaktır.İçinizdeki gücü keşfetmek için kullanabileceğiniz bir çok metod olsa da, istatistik olarak birkaç yıla yayılmış bir uzakdoğu gezisinin en başarılısı olduğunu söylemek zorundayım.

Süper kahramanlık kariyerinde başarıya ulaşmış ve isim yapmış bir çok karakterin güçlerine kavuşmak için türlü türlü manastırlarda, dağlarda, tepelerde dolaşarak ve çekik gözlü arkadaşlarımızla anlaşmaya çalışarak gençliklerini heba ettiğini göreceksiniz.Bazılarının süper güçlerine kavuştuğunu (bkz. Iron Fist, Dr.Strange), bazılarının ise başarısız olmalarına rağmen manastır ziyaretlerinde kazandıkları iç huzur sebebiyle başarısızlıklarını  pek sallamadıklarına da tanık olacaksınız (bkz. Batman).

Süper güçlerinizi bu metodla kazanmak için hırslı ve inançlı olmak dışında sahip olmanız gereken bir özellik daha var.Gerekli sosyo/ekonomik yaşam standardını yaklamış olmak.Yaşamınızın iyi ihtimalle 5 ila 10 yıl arasını feda edeceğiniz bir uzakdoğu gezisinin bedavaya geleceğini düşünmüş olamazsınız, değil mi?

Tıpkı inançlı olmak gibi, inzivaya çekilmekte başarı garantisi veren süper güç kazanma metodlarından biri.İçinizdeki canavarı uyandıramamanız halinde bile, gezilerinizde öğreneceğiniz kung-fu, juijitsu, yoshimitsu, karısiksu gibi dövüş sanatları memlekete döndüğünüzde d-list bir süper kahraman olmanızı sağlayabilir.Aynı süreçte kazanacağınız iç huzur sizi süper kahraman olma sevdanızdan vazgeçirebilir, hatta Lamborghini'sini Satan Bilge isimli bir kitap yazıp paranın dibine vurmanıza da sebep olabilir.Ya da iyi ihtimalle gerçekten ruhunuzun derinliklerinde saklambaç oynamakta olan güçlerinize kavuşabilirsiniz!

 Zengin olun!

Lafı uzatmayacağım, süper güçlere sahip olmanın en garantili yöntemi tabi ki saçma sapan şeylere harcayabilecek kadar zengin olmaktan geçiyor.Kendi süper silahlarınızı icat edebilecek, ya da silahlarınızı sizin yerinize icat edebilecek birilerini tutabilecek kadar çok paraya sahip olmanız gerekiyor.Aksi takdirde bu metodu aklınızın ucundan bile geçirmeyin (Peter Parker'ın ağ atıcıları istisnadır, kaideyi bozmuyorlar.).

Gerçekten çok zenginseniz ve hayattaki küçük şeylerden zevk almaktan sıkıldıysanız sizi büyük zevklerin, süper kahramanların dünyasına davet ediyorum.


20 Temmuz 2012 Cuma

Süper Güç Kazanma Yöntemleri -1-


Süper Kahraman olmanın ilk ve malesef en büyük şartı sizi geri kalan herkesten ayıracak, hasımlarınıza karşı avantaj olarak kullanabileceğiniz bir ya da birden fazla özelliğe sahip olmanızdır.Tabi bu noktada "süper güç" ve "güç" ayrımını yapmak zorundayız.İyi gitar çalmak, muhteşem PES oynamak, mutfakta 10 şef gücünde yemek yapmak, inci gibi dişlere ve ahenkle dans eden saçlara sahip olmak her yiğidin harcı olmasa da bunlara güvenip sahaya çıkmanız sizin için hoş sonuçlar doğurmayacaktır.Süper kahramanlık kariyerinizin rastgele bir noktasında karşılaşacağınız devasa bir Komodo Ejderi bunları pek sallamayacaktır keza.

Sizin sahip olmanız gereken özellikler IQ seviyenizin 270 civarında olması, ses hızının 5 katında uçabilmeniz, binaların üzerinden tek hamlede zıplayabilmeniz, 10 Mike Tyson gücünde yumruk atabilmeniz gibi akla hayale sığmayacak şeyler.Bu özelliklerin bir veya birden fazlasına, ya da yukarıda belirtmediğim ekstra özelliklere de sahip olmanız faydanıza olacaktır.

Bazı şanslı arkadaşlarımız doğuştan süper güçlere sahip olacaklar.Halk arasında Mutant olarak tabir ettiğimiz bu tayfayı sevmek zorunda değilsiniz.Siz kendi güçlerinize kavuşana kadar onları hor görebilir, dışlayabilir hatta Yahudi muamelesi bile yapabilirsiniz.Bu sizin en doğal hakkınız.Ancak dediğim gibi, kendi güçlerinize kavuşana kadar, sonra işin rengi ister istemez değişecek.

E peki nasıl süper güç sahibi olabilirim? Süper güçler dağıtılrken ben uyuyor muydum? Benim süper güçlerimi kim çaldı? Süper güç avına çıkmak için ideal lokasyonlar nelerdir?

Bunlar ve benzeri sorular beyninizi yakmaya başladıysa buyurun arkadaşlar, popüler süper güç kazanma metodlarına bir göz atalım...

Bilimsel Deney Ortamı'nda Bulunmak

Her ne kadar tanınmış 10 süper kahramandan 7.5'u güçlerini bu şekilde kazanmış olsa da, akıl hocanız olarak bu yöntemi çok tavsiye etmiyorum.Gerek bu tarz deneylerin çok fazla yapılmıyor olması, gerek yapılan az ve öz deneylere ulaşmanın gerçekten insanı hayattan bezdiren bir süreç olması, bunlar yetmezmiş gibi bu deneyler esnasında size süper güçlerinizi kazandıracak olaylar silsilesinin gerçekleşme ihtimalinin çok düşük olması sebebiyle bu yöntem etkin olmaktan çok uzak.

Hadi diyelim mucize gerçekleşti ve o radyoaktif örümcek sizi ısırdı.Peter Parker kadar şanslı olamama ihtimaliniz de korkunç derecede yüksek.Bir örümceğin orantılı gücüne ve çevikliğine sahip olmak yerine, bir insanın orantılı gücüne ve çevikliğine sahip örümceğe dönüşmeniz halinde süper kahramanlık kariyeriniz oldukça erken sona erebilir.Hatta daha şiddetli bir transformasyona uğrayıp devasa bir örümceğe dönüşmeniz halinde diğer süperler tarafından hunharca avlanmak ta başınıza gelebilecekler listesinin üst sıralarında yer alıyor.

Her ne kadar bu metodu tavsiye etmiyor olsam da, gerçekten çaresiz durumdaysanız şansınızı zorlayabilirsiniz.Süper kahraman olmanın kolay olacağını söylemedim.


Kendinizi Bilime Adamak

Bir önceki başlıkta belirttiğim üzere size süper güçlerinizi kazandıracak deney ortamında bulunmak gerçekten zahmetli bir süreç.Deneyden haberdar olmak, deneyin yapıldığı ortamın kolluk kuvvetlerini atlatmak, deneye başından beri dahil olan bilim adamları ve kobaylar tarafından tanınmamak gibi olduk olmadık işlerle cebelleşmek zorundasınız.Söz konusu deneyi bizzat kendiniz yapmıyorsanız tabi!

Bu metodla süper güçlerinize kavuşmak için, kendinizi küçük yaşlardan itibaren bu amaca adamış olmanız gerekiyor.Fen, Kimya, Biyoloji, Edebiyat ve Matematik gibi "Büyüyünce ne işe yarayacak ulan bunlar?" dediğiniz konulara daha sivilceleriniz çıkmadan hakim duruma gelmeniz şansınızı arttıracaktır.

Hayatınızı bu uğurda feda eder, sosyal hayatın tüm nimetlerinden vazgeçer ve başarılı bir bilim adamı olursanız Şirinl....*ehem* size süper güçlerinizi kazandıracak deneyin kobayı olma fırsatını yakalayabilirsiniz.v Tabi süper güçler kazanmak için aciz durumda olduğunuzu ve yolunuzun bu yazıdan geçtiğini düşünürsek, siz çömezlerin çok parlak bir çocukluk geçirmediğini varsayıyor ve bu yöntem için çok heveslenmemenizi öneriyorum.

Es kaza kendini bilime adamış ve bu yazıyı okumakta olan arkadaşlarımızı ise başka komplikasyonlar bekliyor.Bir önceki metodumuzun büyük sorunsalı, yani deneyin sonucunun rastgele olması durumu devam ediyor.Bilim adamı olarak kurbağaya dönüşme riskinizi oldukça düşürmüş olabilirsiniz fakat prens olacağınızın garantisini hala veremiyorsunuz.Çoğunuzun bildiği üzere bu alemde süper kahramanlardan daha kalabalık bir grup varsa, onlar da süper güçlerini kazandıktan sonra delirmiş bilim adamlarıdır.Bunlardan birine dönüşmemeniz en büyük temennim.

*Yukarıdaki paragraflar süresince beni içten içe "bilim adamı değil bilim insanı!" diye uyarmak isteyen arkadaşlarımız olacaktır.Bu arkadaşlarımıza süper kahraman olmaya çalışmak yerine feminist, lezbiyen gibi sıfatları kovalamalarını tavsiye ediyorum.

"Girilmez" Yazılarını Görmezden Gelmek

"Türk'ün başına ne gelirse ya meraktan, ya y...." şeklinde bir atasözü vardır bizim memlekette.Süper güçlerinize kavuşmak istiyorsanız bu cümleyi aklınızdan çıkarın.Bugün itibariyle en yakın dostlarınız inşaatlar, terk edilmiş binalar/depolar, yüksek güvenlikli kapılarla süslenmiş mekanlar ve askeri olarak tanımlanmış araziler.Tehlike ve risk ne kadar artarsa, amacınıza ulaşma şansınız da o kadar yükselir.Bugüne kadar yanından geçmekle yetindiğiniz o gizemli mekanda sizi nelerin beklediğini asla öğrenemezsiniz, tabi ilk adımı atıp içeri dalmazsanız.

Bu noktada sizi uyarmak bu rehberin görevi.Gözünüzü karartıp dalacağınız bu ortamlarda inşaat işçileri tarafından kovalanmak (hatta daha kötü muameleye maruz kalmak...), tinerciler ve evsizlerle çatışmak, askerler tarafından kurşunlanmak gibi aksiyonlar günlük hayatınızın bir parçası olacak bu yazıdan sonra.Yine de rehberiniz olarak, bu metodu daha önce belirttiğim yöntemlerden daha güvenli buluyorum.Ağzınız iyi laf yapıyor ve/veya hızlı koşabiliyorsanız rahatsız ettiğiniz ortamın kolluk kuvvetlerinden paçayı sıyırma ihtimaliniz yüksek.

Bu metodla süper güçlerinize kavuşmayı planlıyorsanız rehberiniz olarak size bir tavsiyem daha var.Sabırlı olun! "Yasak Bölge" levhasını görmezden geldiğiniz ilk inşaatta size süper güçlerinizi vaat edecek yabancıyla ya da nereden geldiği belli olmayan "güç yüzüğü" ile karşılaşmak yerine sizi pek sevmeyecek inşaat işçileriyle yakın temasta bulunma ihtimaliniz üzülerek söylüyorum ki, kaçınılmaza yakın.

Topuklayın, derin bir nefes alın, başarısızlığınızı unutun ve burnunuzu sokacak başka bir sakıncalı arazi aramaya başlayın.Tekrar hatırlatıyorum, kolay olacağını söylemedim.

19 Temmuz 2012 Perşembe

Nasıl Süper Kahraman Olunur?


Her yazımın başında olduğu gibi, sizi uyarmakta büyük fayda görüyorum.Uzunca bir süre boyunca bu blogda okuyacağınız birçok şey saçmalığın daniskasından ibaret olacak.Ara ara gerçek dünyaya döneriz belki ama bu aralar bu bloga yazılacak tüm cümlelerin amacı süper kahraman olmak isteyen siz yeni yetmelere (bir önceki cümlemle beraber okumayı bırakmamış olanlara...) tünelin sonundaki ışığı göstermek amacıyla yazılacaktır.

Yine bu uzun, acı dolu ve rahatsız edici yolculuğa başlamadan önce bir konuda daha anlaşalım.Bizim memlekette kahraman olarak nitelendirdiğimiz karakterlerin fena halde yanıldığı bir konu var ve bana şimdi değilse bile sizinle işim bittiğinde hak vereceğinize inanıyorum.

"Kahraman doğulmaz, kahraman olunur."

Eğer bu cümleyi okumaya başladıysanız, zaten okumayacağınız EULA'mı kabul etmişsiniz demektir.Bu blogla işiniz bittiğinde elinizde avucunuzda ne varsa alabileceğimi yazan bir made var 971. sayfasında.Siz bu detayı boşverin tabi ki, işimize bakalım.Önümüzdeki yazıcıklar serisi boyunca süper kahramanlığın inceliklerini tartışacağız.Henüz konu başlıklarımı net olarak belirlememiş olsam da bu blogla işiniz bittiğinde aşağı yukarı şu soruların cevaplarını biliyor olacaksınız ; 

  • Süper güçler nasıl edinilir, nerelerden bulunur?
  • Süper güç edinmeye çalışılırken nasıl hayatta kalınır?
  • Süper kahraman olmak için kendimizi nasıl motive etmeliyiz?
  • Süper güçlerim var, ille de kahraman olmak zorunda mıyım?
  • Güzel kadınlarla yatmaya ne zaman başlayabilirim?
  • Güçlerimi kullanmayı nasıl öğrenebilirim?
  • Ne gibi alet edevatlara ihtiyacım var?
  • Bu iş bana ne kadara patlar?
  • Kimliğimi gizli tutmak zorunda mıyım?
  • Tutuyorsam nelere dikkat etmeliyim?
  • Kostüm işini nasıl halledeceğiz lan?
  • Süper kahraman olmanın görgü kuralları var mıdır?
  • Başka kahramanların bana görmemiş demesi için neler yapmalıyım?
  • Etrafta bu kadar süper insan varken nasıl hayatta kalırım?
Bunlar ilk 3 saniyede aklıma gelen sorular.Bu soruların ve daha nicelerinin cevapları 3 vak'te kadar bu blog'da olacak.Sen ne anlarsın ki diyecekler de olacak elbet aramızda.Unutmamalılar ki nasıl zengin olunur ya da nasıl daha iyi bir insan olunur tarzı kitaplar yazanlar da zengin ya da mükemmel insanlar değiller.Daha önce de belirttiğim ama sizin görmezden geleceğiniz gibi, ben muhteşem EULA 'm sayesinde sizden alacaklarıma bakarım.

5 Temmuz 2012 Perşembe

The Amazing Spider-Man


Yazıma başlamadan önce bir konuda baştan anlaşalım.Az sonra okuyacaklarınız büyük ihtimalle gördüğünüz göreceğiniz en büyük Spider-Man hayranlarından birinin cümleleri.Az sonra okuyacaklarınız Spider-Man'in 50 yıllık geçmişinin aşağı yukarı %60'ını hafızasında bulunduran bir hayranın cümleleri.Yazım biraz negatif bir tavır sergileyecek olsa da filmin kötü,vasat ya da bu tarz kelimelere tanımlanabileceği anlamına gelmiyor.Aksine "ultimate" süper kahraman filmi olmak için ihtiyaç duyduğu herşeyi taşırken orta/iyi seviyede kalmış olmasına sitemdir sadece.Örümceğimin yarasayı tokatlamasını istemek en doğal hakkım değil mi en nihayetinde?

Süper kahraman filmleri ile ilgili 3-5 cümle karalayacağım zaman bu cümlelerden en az biri başroldeki elemanın oyunculuğunun pek bir boka yaramadığı üzerine olurdu mutlaka.Bu döngüyü kırmayı başarabilen yegane film Fassbender ve McAvoy'lu X:Men First Class'tı, Webb'in Spidey'si ise işi bir adım daha ileri götürüyor.Andrew Garfield durduk yerde süper güçler kazanan çocuktan süper kahramana geçişini gerek vücut diliyle, gerek mimikleriyle, gerek sesiyle muazzam yansıtıyor perdeye.Araba hırsızı sahnesindeki "garip" duruşu ile final sahnesindeki "epik" duruşu arasında dağlar taşlar kadar fark var ki, Tobey Maguire'ın Spidey'si 3 film boyunca hep aynı duruştaydı.

Emma Stone Gwen rolünde döktürdü mü, iyi miydi, kötü müydü karar veremedim.Perdede o kadar güzel, o kadar büyüleyici görünüyor ki Emma, oyunculuğu üzerine fikir yürütmeye zaman bulamıyor insan güzelliğini övmekten.Hele hele Andrew Garfield'la bir araya geldiklerinde perdeye yansıttıkları bir elektrik var ki, fiziksel olarak salona yayıldığını iddia edebilirim.Daha iyi süper kahraman filmleri çekilebilir, daha epik ilişkiler yaşanabilir ancak Andrew ve Emma'nın yakaladığı uyum an itibariyle gelmiş, geçmiş ve gelecek en iyi süper kahraman çiftini yaratmış.Marc Webb'e ve Bendis'e teşekkürü borç bilirim.Tobey ve Kirsten'ın da kulaklarını çınlatırım.

Filmin bir başka artı puanı da aksiyon sahneleri.Üçüncü boyutun ve teknolojinin her türlü nimetinden yararlanıyor Spidey.Bu filmi IMAX'te izlemeyecekseniz filmin yarısını falan kaçırıyorsunuz demektir.Akıcı animasyonlar, video oyunlarından görmeye alıştığımız hareketlerle Webb çok ideal bir Spidey profili çizmiş aksiyon sahneleri için.Fakat açık ve net olarak söylemeliyim ki koreografi konusunda Sam Raimi'den öğrenmesi gereken çok ama gerçekten çok fazla şey var.

Bunlar filmle ilgili okuyacağınız yegane olumlu cümlelerdi.Şimdi bir de madalyonun öbür yüzüne bakalım...


Film ilk eksi puanını müziklerden alıyor.Fragmanlarda tercih edilen müzikler ne kadar vurucu, ne kadar adrenalin pomplamaya meyilli ise, film boyunca kullanılan müzikler de bir o kadar iğreti duruyor.Eğer müziğe benim kadar önem veriyorsanız olduk olmadık yerlerde filmden kopup "bu şarkıyı niye buraya koymuşlar lan?" sorusunu sorabilirsiniz kendinize.Sevgili Webb, 500 Days of Summer'da The Smiths'le kazandığın bütün artı puanları siliyorum Spidey ile beraber.

İkinci ve en büyük eksi puanımız ise malesef filmin kötü adamından geliyor.Sam Raimi ilk filmi çektiği günden beri Lizard'ın mükemmel bir kötü adam olacağından bahsedip duruyordum.Curt Connors'ın empati kurulabilir bir karakter olduğundan ve Richard Parker muhabbeti ile birleştirildiğinde Peter'a bir baba,önder figürü olabileceğinden bahsediyordum.Bu ilişkinin filme ve Lizard/Spidey kapışmasına büyük derinlik katabileceğinden de bahsediyordum ama...
Görünüşe bakılırsa Webb elindeki karakteri ve Rhys Ifans gibi bir yeteneği malesef harcamış ve Curt Connors'tan biraz basit bir Doc Ock klonu çıkarmayı uygun görmüş.Son derece yüzeysel bir deli bilim adamı profili çizmişler Connors için.Üzücü.Kötü adam nasıl yaratılır, nasıl yetiştirilir konusunda da Webb'in Sam Raimi'den öğrenmesi gereken şeyler var (Spider-Man 3'ü hepimizin hafızalardan sildiğine inanarak konuşuyorum...).

Üçüncü eksi puanımız ise suçlunun kim olduğunu bilmediğimiz ancak Türk sinema izleyicisi olarak artık malesef alışkın olduğumuz bir konu.Filmin büyük bir kısmı süreyi kısaltabilmek amacıyla kesik yemiş.Bu durum Sony'nin Webb'in ya da yayıncı kuruluşların suçu olabilir.Fragmanlarda kullanılan birçok sahnenin izlediğimiz filmde kullanılmadığını fark etmişsinizdir.Kanımca kesik yiyen sahneler bunlardan ibaret değil keza bazı sahnelerde "bu nereden çıktı şimdi?" sorusunu sordum kendi kendime.Sorularımın bir kısmını fragmanlarda izleyip filmde izleyemediğim sahneler tamamlarken, geri kalan kısmını da hiç izleyemediklerimin tamamladığına bahse girebilirim.Blu-Ray yayınlandığında bu teorim büyük ihtimalle doğrulanacak.

Filmin dördüncü ve bir başka büyük eksi puanı senaryo ve mantık açıkları/hataları.Bunlardan şimdi bahsedip filmin içine etmeyi düşünmüyorum.Bu haftasonunun bitimindefilme biraz verip veriştireceğimi de önden önden bildiririm.