25 Ekim 2014 Cumartesi

Mayıs'ta tanışmak dileği ile...

Big Hero 6

Disney/Marvel sizi Guardians of The Galaxy sevimliliği ile şaşırttıysa, ortaklığın ilk büyük animasyon projesi Big Hero 6 bugün itibariyle sinemalarda ve %100 tomatoscore ile açılış yaptı.Türkiye yayın tarihi biraz uzak, ama bu arkadaşı sağda solda görmeye başladığınızda sinemaya koşun derim.

2 Ağustos 2014 Cumartesi

Guardians of the Galaxy



MARVEL, Guardians of the Galaxy'i yayınlama kararı verdiğinde açıkçası şüpheyle yaklaşmıştım.Gerek Marvel evreninin kozmik ayağına çok hakim olmamamdan, gerek karakterlere pek aşina olmadığımdan dolayı.Sonra ilk fragman yayınlandı...

Abestle iştigal karakter tasarımları, ortamın kendine has havası ve retro müziklerle fragmanın ilk dakikası dolmadan tavlandım ve yılın en heyecanla beklediğim filmlerinden birine dönüştü, hızla.İçeriğe hakim değildim ancak, filmle ilgili elimizdeki veriler arttıkça heyecan seviyem de katlanak arttı ve büyük bir mutlulukla söyleyebilirim ki film beklentilerimi sonuna kadar karşılamayı başardı.

IMDB sırasına göre;

Chris Pratt (kendisini ilk kez fragmanlarda izledim ve enerjisine hayran kaldığımı itiraf etmeliyim)
Zoe Saldana (ki Holywood'un kendisine pek adil davranmadığına inanıyorum)
Dave Bautista (hayır filme kadar tanımıyordum, fakat katkısı büyük)
Vin Diesel (Iron Giant'tan sonra seslendirme işinde tırto bir işe girmeyeceğine emindim)
Bradley Cooper (Rocket Racoon'u duyana kadar hiçbir beklentim yoktu, kaba tabiriyle göt oldum)
Lee Pace (bu kim ola ki?)
Michael Rooker (galaksinin ihtiyacı olan delilik)
Karen Gillen (sen ne güzel bir kadınsın)
Djimon Hounsou (irili ufaklı her yerde izleyip sevdiğimiz ve unuttuğumuz adam)
John C. Reilly (bkz. Djimon Hounsou)
Glenn Close (yaşlı kurtların en güzeli)
Benicio Del Toro (fazla söze gerek yok)
Laura Haddock (Da Vinci's Demons)

Böylesi bir kadrodan, adeta parmakla seçilmiş oyunculardan vasat bir iş çıkmayacağının sözünü önden önden veriyordu film.Bir de üstüne Marvel filmlerinin şu ana kadar "gizem" olarak nitelendirdiği hırla mevzuyu gözler önüne sermesi, retro/steampunk havaları, kendine has görselleri, seslendirmeye ve müziğe verdiği önem, karakterlerin filme kattığı enerji derken bu yılın muhtemelen açık ara en eğlenceli işini çıkarmış Marvel.

A takımımız kendi lakabını kimseye benimsetememesine rağmen inatla sayıklayan Star Lord'un şebekliği, Groot'un sevimliliği, Rocket Racoon'un her sahnesinde seyirciyi koparan performansı, Drax'ın alayına gider tavrı, ve Gamora'nın takımın ayaklarını yere bastıran ciddiyeti ile müthiş bir uyum içerisinde adeta dans ediyorlar beyaz perdede.Hani bana sorsanız alın bu karakterleri, bir odaya kapatın ve yaklaşık 120 dakikalık film boyunca sadece muhabbet etsinler yeterdi.Öyle güzeller, kelimeler hakkını vermiyor güzelliklerinin.

Bunların yanına bir de Thanos, Infinity Gem'ler, Nova Corps, Yondu'nun paralı askerleri, Kree'ler, Benicio Del Toro'nun egzantrik The Collector'ı eklendiğinde film 70'ler ve 80'lerin şarkılarını da rüzgarına katıp seyirciyi ordan oraya sürükleyip duruyor.

Uzun lafın kısası bu sene sadece bir film izleme hakkınız olsaydı, ki bu sene sinema için hiç te sönük bir yıl değildi, o film Guardians of the Galaxy olmalı.

12 Haziran 2014 Perşembe

Marvel vs(?) Sony - Bölüm 1



 Bir önceki yazıda Marvel Sinema Evreni'nin yavaş yavaş telif haklarının "henüz" Disney/Marvel'ın elinde olmayan karakterlerin hikayeleriyle ile çakışma noktasına doğru ilerlediğinden ve bu karakterleri geri istediklerinden bahsetmiştik.Bir de Marvel ve Fox'un arasının pek bir bozuk olduğundan ve işlerin eğer biz Ortadoğu'da elimizi daha çabuk tutmazsak 3.Dünya Savaşı raddesine varabileceğinden...

Bu hikayede Disney/Marvel'ın planlarına çelme takması muhtemel bir diğer stüdyo ise Sony Entertainment. Spider-Man ve ona bağıl birçok karakterin telif haklarını elinde bulunduran Sony, neyse ki FOX'un Amerikan kasıntılığındaki tutumundan uzak ve bu sıralar savaşın geri kalan her cephesini sevindirebilecek adımlar atıyorlar.Bu yazının birinci bölümünü, ikinci bölümün herkese birşeyler ifade edebilmesi için günümüzdeki statükoyu özetlemeye ayıracağım.


2012 yazında Sony, The Amazing Spider-Man ile henüz hafızlardan silinmeyen Sam Raimi üçlemesinin üzerine bir beyaz sayfa çekmeye karar verdi.Birçok hayran ve eleştirmen çiçeği burnunda yönetmen Marc Webb ve yepyeni bir kadroyla yayınlanan filmin Sony'nin ağ kafa telif haklarını elinde tutmak için alelade giriştiği bir proje olduğuna kanaat getirdi ve bu negatif etki gişe hasılatına yansıdı.758 milyon dolar gelir elde eden film, Marvel'ın devamlılık planını ve geri kalan tüm popüler karakterlerini Joss Whedon önderliğinde bir araya getiren The Avengers'ın (1,518 milyar dolar), Chris Nolan'ın süper kahraman filmlerini geri dönülmez şekilde yeniden tanımladığı TDK'sının devam filmi TDKR'nin(1,084 milyar dolar) ve atası olan Sam Raimi üçlemesinin (film başına 800 milyon dolar üzeri) de gerisinde kaldı.

2014 yılında yayınlanan The Amazing Spider-Man 2 698.9 milyon dolar gişe hasılatı ile ilk filmin de gerisine düşerken, Marvel cephesinde ise The Avengers ve RDJ rüzgarını arkasına alan 2013'ün Iron Man 3'ü 1.125 milyar dolar, Thor The Dark World'ü 644 Milyon Dolar, PR rüzgarına Agents of SHIELD'ı da ekleyen 2014'ün Captain America The Winter Soldier'ı da 710 Milyon Dolar gişe yaptılar.

Dipnot : FOX'un X-Men filmleri Wolverine spin-off'ları da dahil olmak üzere 350-450 milyon dolar gişe yapıyorlardı.2014 yazında yayınlanan ve ben bu yazıyı yazarken gösterimi devam eden Days of Future Past 620 milyon doları devirdi ve saymaya devam ediyor.Tahminimce The Amazing Spider-Man 2 ile 3 aşağı 5 yukarı bir rakamda kapanış yapacaktır.



Peki bu rakamlar stüdyolar ve çok daha önemlisi, bizler için ne ifade ediyor?

Evet, kostümlü ucubeler beyaz perdede altın çağlarını yaşıyorlar.Sinema salonlarında boy göstermeye devam ettikleri sürece yapımcılarına bol sıfırlı rakamlar kazandırmaya da devam edecekler.Ancak görünüşe bakılırsa arka arkaya gelen birbirinden iddialı yapımlar arkalarına aldıkları müthiş PR desteğine rağmen (başlı başına tartışılması gereken bir konu olarak...) daha ilkel atalarından daha az gelir elde edecekleri bir döneme giriyorlar ve bu trend muhtemelen devam edecek(Evet, Days of Future Past şu ana kadar tek istisna).

Bu noktada stüdyoların geleceklerini çizebilecekleri tonla farklı yol var.Bir önceki yazımızda FOX'un kartlarını elinde tutup, Disney/Marvel'ın önlerine koyduğu tüm engellere rağmen "gittiği yere kadar devam" tutumunu benimsediğine değindik.Bir sonraki yazıda ise Disney/Marvel ve Sony'nin çok daha farklı çözümler üretmeyi planladığından ve bunların neler olabileceğinden bahsedeceğiz.



4 Haziran 2014 Çarşamba

Marvel vs FOX


Net tarihlerle konuşamayacak olsam da geçtiğimiz yıllarda Disney hükümdarlığı altına giren Marvel, özellikle beyaz perdedeki dominasyonunu pekiştirmek için çılgınca hamleler yapıyor.Artık hepimizin ezbere bildiği üzere Marvel karakterlerinin büyük bir bölümünün yayın hakları Fox ve Sony'nin elinde ve hızla genişlettikleri, genişlettikçe kasayı doldurdukları Marvel Sinema Evreni yavaş yavaş imparatorluk sınırlarının dışında kalan karakterlere doğru ilerliyor ve Marvel onları geri istiyor!

Biz hayranlar tüm Marvel karakterlerinin bir araya gelebildikleri, etkileşime girebildikleri filmler izlemek istiyoruz sadece fakat stüdyolar söz konusu olduğunda işler farklı yürüyor.Avengers, X-Men, FF ve Spider-Man karakterlerinin bir araya geldiği filmlerin sadece aktörleri için ihtiyaç duyacağı bütçelerin milyar dolarların döndüğü sektör için bile ateş pahası olacağını görmek güç değil.Dolayısı ile Marvel'ın bizzat üzerinde çalışmadığı karakterlerinin farklı stüdyolar tarafından piyasaya sürülmesiyle ve göz önünde tutulmasıyla ilgili bir sorunu yok....tu.FOX bombanın pimini çekip yere bırakana kadar.

Guardians of the Galaxy ve telif hakkı savaşları


Eğri oturup doğru konuşmak lazım.Kendimi büyük bir Marvel hayranı olarak görürüm.Ancak GotG filmi duyurulana kadar Marvel kozmik evrenine hiç ilgi duymamıştım.Duymayı da düşünmüyordum.Marvel GotG işine girmeye karar verdiğinde elindeki karakterlerin yeterince popüler olmadığının ve ortalama bir hayranın ve sinemaseverin ilgisini çekmeye yetmeyeceklerini biliyorlardı.Filmin gişede ihtiyaç duyduğu ilgiyi yakalaması için işe biraz baharat katmaları gerektiğini düşündüler ve galaktik evrenlerinin poster çocuğunu filmde kullanabilmek namına komşuyu ziyarete gittiler.

Marvel GotG filminde küçücük ufacık bile olsa, bir Silver Surfer cameo'su istiyordu.Hatta bunu gerçekleştirebilmek için FOX ile görüşmelere başladılar ve izin vermeleri halinde geri kalan karakterlerin telif hakları konusunda kendilerini uzun süre rahatsız etmeyecekleri sözüyle açtılar müzakereleri.

Aynı esnada telif hakları FOX'un elinde bulunan Daredevil için Disney/Marvel cephesinin açtığı dava devam ediyordu.Davanın gerekçesi ise basit.Söz konusu karakter belli zaman aralıklarında sinemada boy göstermezse telif hakları otomatikman Marvel'a iade edilecekti.Ben Affleck'li Daredevil'dan sonra FOX'un bu karakterle pek şansı kalmadığı aşikardı (İyi şanslar Bats!) ve Marvel süreci hızlandırmak için mahkemeye gitti.

Bu gergin süreçte Silver Surfer için FOX'un ayağına giden Marvel muhtemelen pek te nazik olmayan bir şekilde reddedildi ve savaş başladı.

Haddinden uzun Dipnot : Mahkeme sonuçlanmadı ama, FOX sözleşmenin gerektirdiği süre içerisinde Daredevil'a dair ne beyaz perdede ne de geri kalan medya ayaklarında hiçbir materyal yayınlamadı ve karakterin telif hakları Marvel'a geçti.Şu an 2015 ve sonrasında  yayınlanması beklenen Iron Fist/Daredevil ve Luke Cage'li Netflix dizileri üzerinde çalışıyorlar.

Haddinden uzun Dipnot 2 :Benzer bir dava ise şu sıralar Fantastic Four için de dönüyor ancak FOX safi yayın haklarını kaybetmemek için yeni bir FF filmi için hazırlık yapıyor ve yeterince zamanları var...

Atara atar, gidere gider



FOX'un gayrı ihtiyarı Silver Surfer atarından sonra Marvel tabi ki geri adım atmayacaktı ve çok göze batmasa da FOX'un hayli canını yakacak bir kampanya başlattılar.O tarih itibariyle FOX'un elinden çıkan hiçbir sinema filmi için yan ürün üretilmesine izin vermeyecekler.Bu kampanyanın ilk sonucu, X-Men : Days of Future Past başlıklı hiçbir oyuncağın piyasaya sürülmemesi oldu.O da yetmezmiş gibi X-Men karakterlerinin güncel kılıklarıyla oldukça benzeşen bir Marvel Legends figür serisi şu sıralar üretim bantlarından çıkıyor.Bu oyuncaklardan gelecek gelirlerden FOX hiçbirşey alamayacağı gibi, Marvel FOX tarafından gündemde tutulan karakterlerinin de ekmeğini yiyor olacak.Soracaksınız sinema sektöründe bu karakterler üzerinden dönen bol sıfırlı rakamların yanında üç beş oyuncaktan para kazanamamak FOX'un umurunda olur mu? Tabi ki olmaz.Ancak bu agresif tavrın devamı halinde Marvel'ın Fox-out işini büyütüp gelecekteki filmlerin DVD,Blu-Ray yayınlarını engellemeye kadar gidebileceği bir yola girdiğinin ilk işareti olarak tarihe yazılacaktır.Peki, FOX bu ve benzeri ambargoları göze alabilir mi? Zamanla göreceğiz.

FOX ambargosu konusunda oldukça ciddi olan Marvel bir sonraki adımını ise Avengers Age of Ultron kadrosuna Quicksilver ve Scarlet Witch'i dahil edip ortalığı daha da ateşe vererek attı.Bildiğiniz üzere Wanda ve Pietro Maximoff meşhur Magneto'nun gayrı meşru çocukları ve X-Men kadar Marvel evreninde de büyük rol oynuyorlar.Evet bir başka Quicksilver şu sıralar X-Men Days of Future Past filminde de boy gösteriyor ve FOX'un bunu yapmaya hakkı var.Marvel'ın bu karakterleri FOX avukatlarının salyalarını akıtmadan nasıl kullanacağını filmi izlemeden öngöremiyorum ancak, size mi kaldık ulen atarının yeni bir halkası olduğu da reddedilemez bir gerçek.

29 Nisan 2014 Salı

The Amazing Spider-Man 2


Amazing Spider-Man 2, Marc Webb'in 6-7 filmlik bir seri olacak söylemiyle yola çıktığı, ilk filmin aldığı eleştirilerden ve Andrew Garfield(Peter Parker)'ın manasız kurtlanmalarının ardından üçlemeye çevirmeye karar verdiği serinin ikinci etabı.Hatırlarsanız ilk filmde Peter Oscorp'ta deneysel bir örümcek taraf...tamam, şaka yaptım.Korkmayın, anlatmayacağım.

Marc Webb iflah olmaz bir Spidey hayranı, doğumundan günümüze tüm ağ kafa külliyatını yemiş yutmuş, kafasında bir kazana atmış ve sevdiği herşeyi Amazing Spider-Man 2'ye serpiştirmiş.Film boyunca, bir çok sahneyi daha önce okuduğunuzu ya da izlediğinizi düşüneceksiniz.Yetmemiş, sosyal medyayı da göz önüne almış.Geçmişe dönüp ilk filme dair eleştirdiğimiz konulara bakıyorum da, hepsine aleni bir şekilde müdahale edilmiş.Sonuçlar ise gayet tatmin edici.İlk filmde kostümün çok radikal olduğunu konuşuyorduk, ikinci film klasik kostüm ufak tefek modifikasyonlarla karşımıza çıkıyor.Daily Bugle'sız Spider-Man mi olur dediğimizde, WROOONG! ile karşılaşıyoruz.Koskoca Peter Parker Bing mi kullanır arkadaş dediğimizde ise, film IMAX ekranı boyutunda google logosunu gözümüze gözümüze sokuyor.Film bu tarz detaycıklarla dolu ve daha önce eleştirildiği her detaya tıpayı takıyor.Takdir etmemek elde değil.

Filmin görselleri, şu ana kadar izlediğim tüm IMAX filmleri arasında açık ara en iyisi.Daha iyi görünen, 3D'yi daha iyi kullanan filmler olmuş olabilir, tartışılabilir bir konu ama ilk kez bir IMAX filminden gözlerim ve başım ağrımadan çıktım.Spidey New York semalarında süzülürken, solundaki üçüncü binanın pencerelerindeki yansımalara baktım, en abuk aksiyon sahnelerinde bile bulanıklaşmayan görüntüye imrendim, Electro'nun Times Meydanı'nı yıktığı sahnenin Render'larını bitirmeyen grafikerlere salladım...ama en nihayetinde hayatım boyunca izlemek istediğim Spidey sahnelerini izledim ve mutluyum.Filmi daha küçük bir salonda ve/veya dvd/blu-ray ile izleyecekseniz seyir zevkinin en az %30'unu falan öldüreceğinizi söyleyebilirim.

Film, ilk filmde doğru yaptığı herşeyi...tamam tek şeyi temeline oturtup hikayesini onun üzerine yerleştiriyor.Peter Parker ve Emma Stone'un Emma Stone'u oynadığı Gwen Stacy isimli karakterinin bir garip aşkı salona fiziksel olarak yayılmaya devam ediyor.Peter ve Gwen'in ekran süreleri ilk filmden çok daha fazla ama o kadar tatlı, o kadar güzeller ki kostümleri bir kenara fırlatıp filmi romantik komediye çevirseler gıkımı çıkmarmazdım.Gwen, Raimi üçlemesinin Mary Jane'inin aksine constantly-damsel-in-distress olmak yerine güçlü olmayı seçiyor, kendini olayların göbeğine atıyor, sorunlara çözümler üretiyor  ve süperkahraman manitası kariyerinin ilk kaçırılma anında da ....neyse. 2002-2007 arası Kirsten'ın başına bir türlü gelemeyen talihsizlikler işte...çok beklemiştik....çok....

Jamie Foxx'un Electro'sunu, malesef Ravencroft öncesi ve sonrası olarak ikiye ayırmak gerekiyor.Max Dillon'ın yalnızlığını, deliliğini, takıntılı tavırlarını ekrana müthiş yansıtıyor Foxx.Hemen ardından malum kaza yaşanıyor, hali hazırda devreleri yanmış bir karakter olan Dillon, yeni güçleri tarafından daha da delirtiliyor ve Times Meydanı'nda kendisini hatırlamayan Spidey'i yalancı dostlar listesine yazıyor.Bu hikaye ile Electro bana biraz 300'ün Ephialtes'ini hatırlattı. Fakat Times Meydanı'ndaki çatışmalarından sonra Ravencroft'a giden Electro orada bambaşka bir karaktere dönüşüyor.Kendi deliliğiyle boğuşmayı bırakıp her super-villain gibi kahramanı öldürmeye ve dünyayı ele geçirmeye programlıyor kendini ve benden topladığı tüm puanları kaybediyor.Marc Webb de Ashley Kafka'ya geçirttiği dönüşüm ile...

Dane DeHaan ve Green Goblin'i daha kariyerlerinin başındalar.Hikayeye gayet apar topar giren Harry Osborn'u ve hayatına mal olabilecek baba yadigarı hastalığı yenmek için ne kadar ileri gidebileceğini gösteren karanlık tarafını harika oynuyor.Green Goblin'i daha kaç film izleyebiliriz bilmem ama, Dane DeHaan ile yollarımızın daha çokça kesişeceğine eminim.

Andrew Garfield ve Peter Parker'ı ilk filmdeki sevimli donukluklarını yenmişler.Artık sevimli, geveze ve inanılmaz hiperaktifler.Dünyayı Spider-Man'in gözlerinden gören Peter Parker, film boyunca sürekli bir yerlere atlayıp zıplayacak uçacak kaçacak gibi görünüyor.Gerek kostümün içindeyken, gerek Peter'ı oynarken Andrew'un çıkardığı iş kusursuz.Ve bizi bıraktığında yerine gelecek oyuncuya acıyorum.

Nasıl ki Batman Gotham'ın ruhu ise Spidey'de New York'un ruhudur.Webb'in New York'unun hepimizin tanıdığı, sevdiği Nolan Gotham'ıyla uzaktan yakından alakası yok.New York son derece canlı, son derece hareketli ve ara sokaklarında zengin çocukların aileleri öldürülemeyecek kadar kalabalık.Spidey nereye gitse insanlar etrafına toplanıyor, alkışlıyor, tezahürat yapıyor ve sürekli olarak olaya en ön koltuktan şahitlik ediyorlar.Times Meydanı'ndan Joker'in tırı, SWAT ekipleri, helikopterler ve Batmobile'ler geçerken in cin top oynamıyor ve bana sorarsanız çok daha gerçekçi bir şehir profili çiziyor Webb.

Peki birader filmin hiç mi eksisi yok derseniz...Olmaz mı? derim.Film birçok konuyu aynı anda işleyince yolunu kaybediyor,CGI özellikle Electro'nun sahnelerinde (zaman zaman) Playstation 2 kalitesine iniyor, fragmanlarda gördüğümüz ve filmi izlerken de aha tam burda olmalıydı dediğimiz sahneler kesik yiyor, sonra Spidey New York'ta slow-motion süzülmeye başlıyor ve büyüsüne kapılığ tüm bunları görmezden geliyorsunuz.

Görmezden gelemediğim tek problem, filmin pazarlaması.Son 6 aylık süreçte filme dair o kadar çok materyale maruz kaldık ki, salona girdiğimizde bize izleyecek birşey kalmamıştı.Yanlış saymadıysam 5 fragman, 8 spotlight, 10+ tv spotu, sayısız Screenshot, set fotoğrafları, insanların çekimler esnasında telefonlarıyla çektiği videolar, fotoğraflar toparlandığında 152 dakikalık filmin 120 dakikasını falan hali hazırda izlemiştik zaten...sadece Spidey için söylemiyorum bunu, hiçbir film bu kadar göz önünde, bu kadar çıplak olmamalı.Seyir zevki diye birşey kalmıyor sonra...